Sitemize Hoş Geldiniz...
biyoenerji
Düsünce
DÜŞÜNCE TERAPİSİ & BİOENERJİ
Dünyada birçok insan topluluğu vardır.
Her toplumun yaşam şekli değişiktir.
Toplumların beyin, düşünce, fikir oluşumları değişiktir. Renkleri değişiktir. İklimlere, bölgelere göre insanlar renklenmiştir.
Ama insan oluşumunun birbirinden farkı yoktur. Aynı şekilde doğarlar, çoğalırlar yerler, büyürler, çiftleşirler.
İnsan bebeklik ve çocukluk dönemini geçirdikten sonra hayatın gerçeklerini ve kendi yaşamının geleceğini düşünmeye başlar.
İnsan kendi geleceğini, gelecek yaşamında neler yapmak istediğini beyninde, düşüncesinde, bilinç altında olgunlaştırmaya çalışır.
Bilinç altına yerleştirilen arzulu fikirler, heyecanlı beklentiler, olumlu veya olumsuz düşünceler bilinç altına yerleşerek insanın yaşamına, kaderine zamanla yön verir.
Güzel düşün, güzel yaşa.
İnsan düşünerek yaşamına yön verebilir.
İnsanın kaderi, gelecekteki yaşam biçimi bu dialog vasıtası ile olgunlaşmaktadır.
İnsan vücudunu, sistemini, metobolizmayı organize etmek ve sistemi, en iyi şekilde bağlantılarını kurarak çalışmasını sağlamaktır.
İnsanın yaşam şekli düşünce ile gelişmektedir.
İnsan ne düşünürse beyinde, bilinçaltında ne olgunlaşırsa, belli zaman süreci içerisinde o istekler gerçekleşir.
Bilinç altına yerleşen fikirler iyi, güzel olumlu olabileceği gibi insan yaşamını istemeyerek olumsuz yönde etkileyecek fikirler de olabilir.
Bilinçaltı düşünceleri zamanla olgunlaşarak, olumlu veya olumsuz yaşam gerçekleri olarak insanın karşısına çıkar ve olaylar, hisler gerçekleşir. Bu gelişen olaylardan insanlar mutlu veya mutsuz olabilirler.
Bilinç altında iyi güzel şeyler geliştiren insanlar mutlu olurlar.
Bilinç altında olumsuzluklar, karamsarlıklar, kötümserlikler geliştiren insanlar mutsuz ve huzursuz olurlar.
İnsan bilinç altında hem olumlu fikirleri hem de olumsuz fikirleri saklıyabilir.
Gerçekleşen bilinçaltı olguları neticesinde; insanlar gelişen olaylarda kendilerinin başarısı veya başarısızlığı düşüncesine kapılırlar.
İnsan hastalık korkusunu bilinçaltına yerleştirmişse, ben hasta olacağım fikrini devamlı beyninden geçiriyorsa, ya hasta olursam fikri bilinçaltına yerleşmişse, zamanla o insan o hastalığa yakalanacaktır.
Ben hasta değilim, hasta olmam metobolizmama iyi bakıyorum, hasta olmayacağım fikrini beyninde olgunlaştırırsan hasta olma ihtimalin azalır.
Yeni bir işe başlarken veya başarılması lazım gelen bir iş başarılmak isteniyorsa; beyinde, düşüncede ya başarabilirmiyim, ya başaramazsam fikirlerini geçirmemek lazımdır.
Çünkü bilinçaltına o korku girecek olumlu işler belkide olumsuz olacaktır.
Bu yüzden herhangi bir şeyi yaparken ben bu işi en güzel şekilde yaparım, ben başarırım düşüncesini isteyerek bilinçalatına yerleştirirsen o işi muhakkak yapabilirsin ve başarabilirsin.
Bilinçaltımızda devamlı olumlu fikirler yerleştirmeye bakalım.
Olumsuz fikirler bir kere bilinç altına yerleştikten sonra o fikri söküp atmak çok zordur.
Devamlı yaşamın iyi ve güzel şeylerinin bilinçaltında olgunlaşmalarını içtenlikle isteyelim.
Zayıflama-Şişmanlama olguları da bilinçaltı düşüncleri neticesinde gerçekleşir.
Ben zayıflıyacam, ben zayıflayabilirim düşüncelerini bilinçaltında olgunlaştırırsanız muhakkak zayıflarsınız.
Ben zayıflayamam, yemesem bile şişmanlıyorum, zayıflayamıyorum fikrini bilinçaltında olgunlaştırırsanız zayıflayamazsınız.
Sigara içmek ve sigarayı bırakmak ta bilinçaltı düşünceleri ile bağlantılıdır.
Bilinçaltındaki düşünceni içtenlikle ve samimi olarak sigara içmemek için geliştirirsen sen de sigarayı bırakabilirsin.
Sigarayı bırakmak istiyorum , fakat çok denedim ben sigarayı bırakamam düşüncesini bilinçaltında geliştirirseniz sigarayı hiçbir zaman bırakamazsınız.
Açlık tokluk olgusunun zamanlaması da bilinçaltı sayesinde olgunlaşmaktadır.
Açlık olgusunun bilinçaltında olgunlaşması ile mekanizmamızın ihtiyacı olan
yemek aklımıza gelerek yemek ihtiyacı hissederiz.
Acıktım fikrini aklımıza getirdiğimiz zaman hemen acıkırız.
Ben daha acıkmadım diyerek düşünce olgunlaştırırsak yemek yeme zamanını uzatabiliriz. Hiç de açlık hissetmeyiz.
Yemek bir ihtiyaçtır. Mekanizmanın düzgün çalışması için her türlü gıda alınmalıdır.
Az yemek, çok yemek de bilinçaltı düşüncesi ile ilgilidir.
Yemekte, doyumda en önemli faktör beynin, yemek düşüncesinin , gözün doymasıdır.
Çok yemek marifet değildir aç yemek marifettir.
Bu fikri bilinçaltında geliştirerek az yemek yemeğe çalışmalıyız.
Yemek yeme saatleri de bilinçaltı düşünceleri tarafından zamanları ayarlanmaktadır. Öğle yemeğini saat l2 de yemek istiyorum düşüncesini bilinçaltında olgunlaştırın, saat tam l2 de acıkacaksınız ve yemek yeme ihtiyacı hissedeceksiniz.
Yatma, kalkma zamanları da bilinçaltı düşüncesi tarafından olgunlaşarak insanların yaşamlarına yön vermektedir.
Gece 23:00 da yatarım diyerek her gün 23:00 da yatmak isterseniz ve yatarsanız, o günlerden sonra saat tam 23:00 da uykumuz gelecek, yatma ihtiyacı duyacağız. Sabah saat 07:00 de uyanmam lazım diyerek düşüncemizi o yönde geliştirirsek, hergün saat 07:00 de kalkmak için zil kurarsanız ve kalkarsanız bilinçaltınız sizi hergün saat 07:00 de uyandıracaktır.
Gün boyu zaman ayarlamaları bilinçaltı, içgüdüsel ve düşünce gücü ile isteğimize uygun olarak kendi kendine ayarlanarak, zaman dilimlerinin kullanılma hissi içgüdü vasıtası ile beyne iletilir ve kullanılır.
Bilinçaltı yönlendirmeleri ile ilgili hepimizin başından birçok olaylar geçmiştir.
Yaşamımızda daha önce başımızdan geçipte bir daha olmasını istemediğimiz olayları unuttuğumuz için hiç düşünmeyiz.
Ama uzun bir aradan sonra ansızın o olay aklımıza gelir. Fakat o olayı düşünmek istemeyiz. Birdaha tekrarlanacağından çekiniriz. Aklımızdan çıkmasını isteriz. Fakat o olay aklımızdan çıkmaz. Bilinçalatımıza yerleşmiştir.
Bir müddet sonra o istemediğimiz olay karşımıza gelir ve tekrar gerçekleşir. Çünkü bilinçaltından o olayı atamamışızdır.
Bilinç altında birikimler kaldığı müddetçe aynı olayların tekrarlanma ihtimili vardır.
Yeni düşüncelerle, bilinçalatından istemediğimiz olayları silelim.
Her toplum kendi yaşam tarzı içinde yaşamaktadır.
Bu yaşam tarzı da toplumların kendi isteklerine göre olmamaktadır.
Herkes kendi yaşam şeklinden hoşnut olmalıdır.
Her ırk ve bölgenin yaşam şekli, beslenme şekli farklıdır.
Bölgelerdeki gelişmişlik farklıdır.
Toplumlardaki insanlar bölgelere ve kültürlere göre değişik düşünce, fikir ve duygu ile yaşarlar.
Her toplum yaratıcıyı kendilerine göre aramıştır ve tanrıya yakarışta bulunmuşlardır.
İnsanlığın gelişmişlik sürecine baktığımızda toplumlar sığınıcı aramışlar, güneşe, aya, bazı hayvanlara, kendi yaptıkları putlara, kuşlara, ateşe inanarak yaşamlarının daha güvenli, huzurlu geçmesi için dua etmişlerdir.
Eski toplumlarda gelişme çok yavaş olduğundan, iletişim olanakları olmadığından, okuma yazma kültürü olmadığından, ulaşım imkanlarının olmayışından kendi kendilerine içgüdü sayesinde tanrıya ulaşma imkanları aramışlardır, O insanlar da anlamışlardırki bir yaratıcı olmadan hiç bir imkan sağlanamaz.
Bütün imkanların yaratıcı tarafından sunulduğunu ve yönetildiğini kabul etmişlerdir.
Toplumların gelişmesi ile güneşin, ayın, ateşin, putların yaratıcı olmadığı anlaşılmaya başlanmıştır.
Gözlerimizi kapatarak kendimizin nasıl varolduğunu, tabiatin, hayvanların, balıkların nasıl doğup büyüdüklerini nasıl yaşlanıp öldüklerini düşünelim.
Nekadar büyük bir gücün bizleri yönlendirdiğini iyiyi, kötüyü gösterdiğini düşünerek bizleri yaratana şükür ve dua edelim.
İnsan beyni geliştikçe yaşam daha iyiye gitmekte, daha rahat olmaktadır.
İnsanların kainatta rahat ve kolay yaşıyabilmeleri için ilk çağlardan itibaren icat denen oluşumlar insanların hizmetine sunulmuştur.
O dönemlerde insanlar doğa ile başbaşa, hiç bir alet ve yapacak hiçbir şeyin olmadığı, konuşma ve iletişimin olmadığı guruplar halinde yaşamışlardır.
Zamanla konuşma, barınma, içgüdüleri gelişerek yaşam şekillenmeye başlamış, ateş icat edilmiş, ateşin nasıl ve nerelerde kullanılacağı içgüdü vasıtaları ile oluşturulmuş, avlanma şekilleri ve imkanları bulunmuş, daha sayabileceğimiz birçok icat ve imkanlar sayesinde insanoğlu yaşamını geliştirerek bu günlere gelinmiş.
Kaynak: www.pozitifdunya.com